RNA Posts

Vücutta Kanserli Hücreleri Yok Eden Eski Bir Mekanizma Bulundu

Kanser çağımızın en ölümcül hastalıklardan biri  olsa da vücudumuzun gelişmiş bir bağışıklık sistemi var. Peki milyonlarca yıl önce çok hücreli canlılar kansere karşı nasıl savaşıyordu. Northwestern Universitesi’nden Marcus Peter ve ekibi kanserli hücreleri öldüren eski bir genetik ölüm anahtarı keşfetti. Keşfedilen bu genetik anahtar sayesinde kanser hücrelerinin intihar etmesi sağlanarak, tedavi geliştirilebilir.

Normalde kanser hücreleri normal hücrelerin mutasyona uğramasıyla hızla büyüyen bir yapıya dönüşüyor. Sonrasında bu yeni hücreler tümör formuna girdiğinde, bağışıklık sistemi bunu fark ederek tehlikeli hücreleri yok ediyor.

21. Yüzyılın Genetik Mucizesi: CRISPR

Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR)’dan bu yana biyolojide en çığır açıcı gen düzenleme teknolojisi CRISPR her geçen gün yükselen potansiyeli ile araştırmacıların ilgisini çekiyor.

3 yıl önce Bruce Conklin, geliştirdiği bir method ile laboratuvarın çalışma hedeflerini değiştirdi. Conklin, Gladstone Enstitüsü’nde bir genetik araştırmacısıydı. Merak ettiği konu ise DNA’lardaki değişimlerin hastalıklar ile olan ilişkisiydi. Bunu anlayabilmek içinde hastalardan hücre dokuları alıp DNA’larındaki değişimleri incelemeye çalışıyordu. Fakat bu deneyleri yapmak hem ekonomik anlamda uygun değildi, hem de çok fazla zaman isteyen çalışmalar gerektiriyordu. Conklin, bu zorluğu şöyle ifade ediyordu: “Sadece bir gendeki değişimin neler yapabileceğini anlayabilmek bir öğrencinin tez çalışmasına eşitti.”

Dünya’da Yaşam Birden Fazla Kez Belirmiş Olabilir mi?

Dünya’nın 4,5 milyar yıllık geçmişi süresince, yaşamın sadece bir kez belirdiğini düşünüyoruz. Gezegenimizde şu anda varolan tüm canlılar aynı kimyayı paylaşıyor ve “Son Evrensel Ortak Ata“ya (İng. Last Universal Common Ancestor – LUCA) dek canlılığın izi sürülebiliyor. Dolayısıyla yaşamın çok zor ortaya çıkabilen, bir araya gelmeleri olanaksıza yakın olan bir dizi koşulun aynı anda oluşmasıyla doğabilecek bir şey olduğu fikrine kapılıyoruz.

Acaba gerçekten öyle mi? Yaşamın ilk anlarını yeniden gerçekleştirmeyi amaçlayan biyologlar tarafından yapılan basit deneyler, bu varsayıma meydan okuyor. Görünüşe bakılırsa yaşam, bir temel kimya meselesi. Sihir gerektirmiyor, bileşenleri ender rastlanır türde değil ve ortaya çıkışı hiç de beklenmedik bir sürpriz değil.

GEN ÇEVİKTİR

Bilimi her kesimden insanın anlayacağı bir dilde,  akıcı bir şekilde anlatan Matt RİDLEY bu kitabında doğa-yetiştiricilik arasındaki yüzyıldan fazladır süren gelen tartışmayı sürükleyici bir macera eşliğinde bizlere aktarıyor. Genomumuzun şifresinin çözülmesinin ardından genlerin yalnızca beynimizin yapısını oluşturmakla kalmadığını aynı zamanda irademizi ve iç güdülerimizide şekillendiriğini biliyoruz.

İnsanın nasıl hem özgür irade sahibi hem de içgüdüler ve kültürün etkisi altında olduğunu, Genlerimizin iradenin hem sonucu hemde sebebi olduğuna öğreneceksiniz.